24 Eylül 1945
En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel
söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür...
Nazım Hikmet Ran
Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar
kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar
yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği
değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar
inansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar
inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona
yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar
üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk
unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da
öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Can Yücel
Dostları Olmalı İnsanın
Dostları olmalı insanın,
Aynen gemilerin limanlari gibi
Zaman zaman uğradığın
Yükünü boşalttığın
Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda
Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
Geri döneceğin günü bekleme umuduyla
Bazen rüzgara o açmalı yelkenini
Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
Halatlarını çözmeli
Seni çok ama çok özlemeli
Dostları olmalı insanın,
Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen
Düşünmediklerini düşündüren
Seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen
Gerektiginde senin için ateşi yutabilen
Yolunu ısıtan ustan olmalı,
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini
Sana verebilmeli soğuk bir kış gününde
Üzerindeki tek gömleğini.
Oğuzkan Bölükbaşı
Sevi Şiiri
Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren
Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil
Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karsısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini
Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini
sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir
dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle
bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu
sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben
seni...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer
gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,
Ağır posta paketini, neyin nesi
belirsiz,
Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi.
Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer
gibi.
İstanbul'da yumuşacık kararırken
ortalık
İçimde kımıldanan birşeyler gibi
Seviyorum seni 'yaşıyoruz çok şükür' der
gibi.
Nazım Hikmet Ran
|
Helene İçin
(Sn. Osman Bayazit Genç'e içten teşekkürlerle)
Ötesi yok şehre ulaşınca kaderin yolu
Pişman bir el kapayacak kapısını ömrünün;
Hatırlayacaksın beni gözlerin yaşla dolu,
Güzelliğin yalnız mısralarımda kaldığı gün.
Odanı dolduracak son mevsimin, son baharın..
İsmini dinleyeceksin serin esen rüzgarda,
Duyacaksın ateş feryadını hatıraların
Akşam vakti söylenen aşıkane şarkılarda.
Ve bilhassa parmaklığına dayanadığın zaman
Ufku uzak şehirlere açılan balkonunun,
Günahların geçecek hafızanın arkasından.
Günahların..Sonu gelmez kafilelerden uzun..
Susarken ağaçlarda kuşlar tahayyül içinde,
Bakşlarında sükunun zehri, bekleyeceksin.
Türlü acılar şekillenecek yine içinde,
´Ah! Şairim bu akşam da geçmedi´ diyeceksin.
Ve ulaşacak bu son şehre kaderin yolu,
Kapayacak pişman bir el kapısını ömrünün;
Hatırlayacaksın beni gözlerin yaşla dolu,
Güzelliğin yalnız şarkılarımda kaldığı gün.
Orhan Veli Kanık
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın
arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla
gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş
gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli
alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle
dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın
insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak
arzusuyla
yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su
içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle
dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün
benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır
insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,
göğe,bütün
evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir
armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
Değişik
Başka türlü bir şey benim
istediğim:
Ne ağaca benzer, ne de buluta.
Burası gibi değil gideceğim
memleket
Denizi ayrı deniz,
Havası ayrı hava..
Bir başka yolculuk dalından düşmek
yere
Yaşadığından uzun
Bir tatlı yolculuk dalından inmek
yere
Ağacın yüksekliğince
Dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
Vardığın çimen yeşilliğince
Nerde gördüklerim?
Nerde o beklediğim
Rengi başka
Tadı başka..
Can Yücel
Bir Gün
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum
Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin,
acil
Örtün karanlıkları masmavi denizlerde
Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor
nasıl
O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde
Bil ki seni bekliyorum
Bir sabah gün doğarken aç perdelerini,
bak
Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar
Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak
Dökülsün dudağından en umutlu şarkılar
Bil ki seni istiyorum
Gecelerden bir gece uyanırsan apansız
Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse
Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
Ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse
Bil ki seni seviyorum
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ben Seni Sevdim mi
Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime
ne
Tuttum, ta içime oturttum seni
Aldım, okşadım saçlarını, öptüm
İçtim yudum yudum güzelliğini
Ben seni sevdim mi? Sevdim
elbette
Bendeydi özlemlerin en korkuncu
Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu
Ben seni sevdim mi? Sevdim
doğrusu
Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
Biri vardı ağlayan gecelerce
Biri vardı sana tutkun; o bendim
Ben seni sevdim mi? Sevdim en
büyük
En solmayan güller açtı içimde
Ömrümü değerli kılan bir şeydin
Sen benim boz bulanık gençliğimde
Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle
ya
Bir çizgiye vardım seninle beraber
Ve bir gün orada yitirdim seni
Ben seni sevdim mi? Sevdim....
Ümit Yaşar Oğuzcan
|